10 Aralık 2018 Pazartesi 17:56
Teknik Direktörümüz Fatih Terim'den açıklamalar
Teknik Direktörümüz kendisine yöneltilen soruları şöyle yanıtladı:
“UEFA Kupası’nı aldığımız takımla bugünkü takım aynı mı ona bakmak lazım. Başarabilir miyiz? Neden olmasın? Ümit ederim ama önce Avrupa Ligi’ne kalalım. O da garanti değil. Yarın onu garantilemek için iki maçın sonucunu beklemek gerekiyor. UEFA, önceden Galatasaray’ın kazandığı bir kupa. Galatasaray, sonuna kadar gitmek isteyecektir. Olur olmaz bilmiyorum ama iddiası bu yönde olacaktır. Gruptan çıkanlarla, Şampiyonlar Ligi’nden gelenlerle birlikte dengeli bir yarışma olacak. Öyle görünüyor. Milan maçıyla başlayan o serüvenin sonucunda Kopenhag’ta biten bir şampiyonluk… Ümit ederim tekrarlarız bunu. Eğer kalırsak tabii. Avrupa’da olmayı isteriz. Çünkü Galatasaray oraların takımı. Şampiyonlar Ligi’nde istediğimiz olmadı maalesef. Porto’yla oynadığımız ilk maçı düşündüğümde normal bir lig maçında bile o kadar pozisyona girdiğimizi hatırlamıyorum. İçeri atamadık bir türlü. Burası da öyle bir şey. Atamazsanız öbür takım birinci gidiyor. Sizin devam edip etmeyeceğiniz tehlikeye düşüyor. İlk maçın oyunundan çok memnunduk. Skordan memnun değildik. Umarım bu maç skor lehimize olur. Eğer bu olursa, devre arasını da iyi kullanabilirsek her şey olabilir. Her toplantıda dile getiriyorum. Biz, grubumuzda mücadele eden tüm takımlardan farklı durumdayız. Şampiyonlar Ligi’ne de böyle başladık. UEFA’daki cezamız ve ligde yaşadıklarımız nedeniyle eşit koşullarda yarışmıyoruz. Bazı konular değerlendirilirken bunların dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum. Şampiyonlar Ligi grubunuzdan kimin çıkacağı belli değil ama transfer yasağınız var. Herkes 30’a 40’a 100’e kadar alırken siz satmadan alamıyorsunuz. Eskisi gibi değil artık, makas çok açıldı. ‘Her şey para değil’ gibi bir cümleyle üstesinden gelemiyorsunuz. O yüzden bunu her basın toplantısında özellikle hatırlatıyorum. Bu bir bahane değil; bir tespit, bir gerçek.
Şampiyonlar Ligi gibi yüksek bir kalibrede oynanan oyun içerisinde Lokomotiv Moskova ve Schalke arasındaki mesajlaşmaları bir espri olarak kabul ediyorum. Ben Schalke’nin sevincinden, neşesinden dolayı böyle bir tweet attığını düşünüyorum. Çünkü bizim galibiyetimizi hiç beklemiyorlardı. Onlara sürpriz oldu. Rahatladılar, garantilediler. Lokomotiv Moskova’nın da ‘Ne yapacağınızı biliyorsunuz’ gibi güzel bir espri yaptığını düşündüm. Bakalım, ne yapacaklarını görelim. Ne yapacaklarını görmek istemiyorsak kendimiz kazanalım. ‘Kim ne yaparsa yapsın’ diyelim. O da öyle bir espri olarak kalsın. Başka bir anlamı olduğunu düşünmüyorum. Açıkçası işin magazin tarafı. Kazandığımız takdirde ne olursa olsun Avrupa Ligi’ne gideceğimiz için kendi işimize bakalım. Komplo teorilerini kendi içimizde yeteri kadar yapıyoruz. O yüzden çok önemsemeyelim. Gönül isterdi ki; bugün biz tweet atalım ‘Haydi Lokomotiv Moskova’ diye. Lokomotiv’i orada yenseydik eğer buraya 8-7 puan sıralamasıyla gelecektik. Porto maçı öncesi biz tweet atardık ama şartlar bunu gerektirdi. Onun için ‘Haydi Galatasaray’ demekte yarar var.
Gomis’in üzerinden birçok şey söyleniyor. Ben bu konuda hiç konuşmadım. Madem soru geldi, cevaplayayım. Koca takımı bir oyuncuya bağlamak doğru değil. Gomis iyi bir golcü. Burada da büyük bir katkı vermiştir. Kendisine buradan teşekkürü de borç biliyorum ancak o ayrı bir konu. Koca Galatasaray takımı iki oyuncu alma ihtimali olmasa Gomis’i verir mi? Bir değil iki santrfor alma niyetimizin olduğu söylendiği ve o yönde bir tercihimiz bulunduğu için öyle bir karar verdik. Ayrıca satmadan alamayan bir takımdan bahsediyoruz. Ondan önce sıfırlara bakacağız. E her sıfır da size uygun olmuyor. Zaman zaman bazı yerlerde okuyorum: ‘Teknik heyet evet demeseydi’ diye. Galatasaray’ın menfaati söz konusu olduğunda teknik heyet ‘Evet’ der. Hayatta an vardır. O anları bir daha geri getiremezsiniz. O anlarda karar vermeniz gerekir. O günün şartlarıyla verilen kararlarla bugünün sorularına verilecek olan yanıtlar aynı manayı ifade etmez. O gün idari olarak da teknik olarak bu karar verilmiş. Durup dururken gol kralına biz neden hayır diyelim? Ekonomik ve idari sebepleri olmuş. Bu sebeplerden dolayı performansının iyi olmayacağı ortaya konmuş ve böyle bir karar verilmiş. Siz, zaman zaman bazı hesaplardan yazılanlara bakmayın. Bizim ne dediğimize bakın. Söylemediklerimize de bakın. Söylediklerimiz de söylemediklerimiz de Galatasaray’ın menfaatinedir. Ama şunu özellikle belirtiyorum: Gomis iyi bir golcüdür. Olsa bazı şeyler değişir miydi? Evet. Bazı gerçekleri inkar etmememiz lazım ama bugün Galatasaray bu gruptan çıkıyor olsaydı hiçbirinizin aklına bu gelmezdi. Galatasaray hem ligde hem Şampiyonlar Lig’inde iyi gitmediği için doğal olarak birtakım şeyler eleştirilmelidir. Hatırlatılmalıdır. Hatta nedeni de sorulmalıdır ama henüz hiçbir şey bitmediği için dikkatli sorulmalıdır. Yolumuz daha çok uzun. Bazen çok istedikleriniz olmuyor. Çünkü iki tane kararı var bunun: biri idari, diğeri teknik. Tek karar veremezsiniz ama bir tarafa doğru yıkma çabası görüyorum. O da çok önemli değil. Gomis iyi bir golcü, iyi bir oyuncu. O gün için o kararın verilmesi doğruydu. Demek ki iki taraf da bunu istedi. Artık bu zamandan sonra o ‘şunu’ dedi, bu ‘bunu’ dedi gibi şeylere gerek yok.
İlk basın toplantımızda Porto’nun iyi bir takım olduğunu söylemiştim. Grubumuzun en iyi takımı olduğunu belirtmiştim. Çok da beğendiğim bir takım ama kalacak olan takımlar dünyanın en iyi takımları olarak görünüyor. Barcelona’lar, City’ler, Bayern Münih’ler… İşleri kolay olmayacak ama zor işler, önemli işlerdir. Önemli işleri de başaranlar, başarılı işleri başarmış demektir. Porto da bu açlığı, bu isteği görüyorum. Başarılar diliyorum. İstedikleri her şey, umdukları gibi olur inşallah. İkili maçlar bütün skorlara açıktır.
Ligdeki durum, cezalar herkesin malumu. Şampiyonlar Ligi olduğu için sizi görebiliyorum. Taraftarımı ve saha kenarını özledim. Bu sadece benimle ilgili değil. Cezalar ve sakatlıklar, oturmuş bir takımla, istikrarlı bir oyun kurgusuyla oynamamızı da engelledi. Çünkü Türkiye Kupası’nı da katacak olursak dört kulvar oluyor. Şampiyonlar Ligi, Türkiye Ligi, Türkiye Kupası ve milli maçlar. Özellikle son milli maçlar, tamamıyla bizi en çok etkileyen faktör oldu. Yerli, yabancı 11-12 tane oyuncumuz bu milli takımlara gitti. Göndermekten şeref duyuyoruz ama çocukların gittikleri yerleri düşünebiliyor musunuz? Emre Akbaba’nın ayağı kırıldı. Yuto’nun ciğeri söndü. Bu kadarlık futbol hayatımızda görmediğimiz bir şey denk geldi. Maçlardan önce verilen sarı kartlar, oynatılamayan oyuncuları söylemek istemiyorum ama düşünebiliyor musunuz? Komorlar veya Benin diye yerlere gidiyorlar. Mesela Yuto, 9 Ocak’tan 21 Ocak’a kadar yok. Asya Kupası’na gidiyor. Böyle bir geniş kadromuz yok. Bunu kabul edelim. Cezaların başka bir sıkıntısı da var. Sakatlık riskini artırıyor. Belirli oyunculara yük biniyor. Biz de bu konuda maalesef istikrarı ve dengeyi sağlayamadık. Yoksa benim gibi hayatı hücumla geçmiş bir Hoca, üçlü-beşli defansla oynar mı? Oyun içinde ufak tefek dokunuşlar yaparız ama belli ki yeni bir şey arıyoruz, zorlanıyoruz. Kaybetmemek, en az kayıpla, en az zararla devreye girmek…Porto’nun üç oyuncusunu getirmediği söyleniyor. Yerlerine oynayacaklara bakalım. Derin kadroların böyle bir kaybı olmaz. Her milli takımdan dönüşte böyle sıkıntılar oldu. Buradan sonra arayış başlar. ‘Fizikçim iyi değil’, ‘Doktor mu sıkıntı?’. Hepsi kendisini ispat etmiş kişiler. Sağlık heyetimizin başına teşekkür ederim. Kendisi Yuto’yu dinleyip evine gönderse bugün farklı bir konuyu konuşabilirdik. Onun için Doktor Yener’e ve ekibine teşekkür ediyorum. Fizyoterapiste, masöre. Yasin’i Scott’ın yanına ben koydum. Gerek İngiltere’de, gerek Amerika’da gerekse de Brezilya’da çalışmış. Hani koşmuyor diyorsunuz ya; geçen maç 114 kilometre koşmuşuz. Eğer bu kilometre bir göstergeyse ki değil; sadece bir done. Son iki maç Şampiyonlar Ligi ayarında koşmuşuz. 2-0’dan 2-2, Galatasaray dokuz kişiyken bile olmalı mı? Oraya bakalım. Onun için ben bunları doğal karşılıyorum. Onların hepsi iyi profesyoneller, iyi işler yapıyorlar. Galatasaray güçlü bir markadır. Unutulmamalıdır. Bu güçlü marka kendini yenileyebilir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Avrupa maçlarının atmosferini de kıymetini de çok iyi bilir. İnanıyorum ki yarınki Porto maçında kendi seyircimizin önünde tüm şartlarımızı zorlayarak inancımızı yitirmeden bir maç oynayacağız. Galatasaray, Galatasaraylılar bunların üstünden gelir. Biz hep beraber bir araya gelmeye devam etmeliyiz. Bütün bir Camia bir araya gelmek zorundayız.
Melo ve Sneijder bizlere çok emeği geçmiş, büyük oyuncular. Şartlar ne getirir bilmiyorum ama şu ana kadar herhangi bir temasımız olmadı. Onlarla temasımız olması gerekmiyor. Çağırdığımız anda geleceklerini biliyoruz. Galatasaraylılar bunu bilsin yeter. Onların ismini söyleyince bile yüzüm gülüyor.”