2 Aralık 2009 Çarşamba 20:08
Ufuk Ceylan : "Şampiyonluğun En Büyük Adayıyız"
Galatasarayın genç kalecisi Ufuk Ceylan, Galatasaray Televizyonunda yayınlanan Son Pas programına konuk oldu.
Takım açısından ilk on sekizde şans bulduğun bir döneme girdik. Uzun zamandır çalışmalarını başarılı bir şekilde sürdürdüğünü biz burada gözlemliyoruz. İstersen taraftarlara bu dönemi anlatalım. Neler yapıyorsun şu anda? Çalışmaların nasıl gidiyor?
Manisadan biraz zor bir dönem geçirerek geldim. Takımla beraber çalışmıyor, takımdan ayrı antrenmanlar yapıyordum. Tabi ki en iyi şekilde çalışıyordum, ama ne olursa olsun takımın antrenmanı çok daha farklı oluyor. Ve de burada herşey biraz daha farklı. Yani mesela Nezih hocamla çok farklı şeyler görüyorum, farklı şeyler öğreniyorum. Bu temel teknikleri başta açıkçası oturtmaya çalıştık. Şu anda da herşey iyi gidiyor. Çalışmaya devam ediyorum.
Biraz istersen seyircilerimizin anlayabilceği lisanda antrenman programını özetleyebilirsek çünkü kaleci antrenmanları farklı metodlar, farklı teknikler içeren bir idman biçimi. Gözlemlediğimiz kadarıyla takımla beraber kaleciler düz koşuya, ısınma koşusuna başlıyor ama ondan sonra Nezih hocayla Franco, Aykut ve sen ayrı bir köşeye çekiliyorsunuz. Neler yaptığınızı biz kameralarımızla tespit ediyoruz ama senin ağzından tabi seyircilerimizle paylaşmak daha güzel olur.
Tabi biraz daha farklı oluyor, yani biz sıçramayla ilgili mesela çok fazla şey oluyor. Burada biraz kaleci tekniği Eser hocadan oturmuş olan, kaleci tekniği var ve bunu bende kendimde oturtmaya çalışıyorum. Sonuçta bazı şeyler var tabi ki her kulüpte iyi bir eğitim alıyorsun, belli bir dönemlerden geçiyorsunuz ama burada gerçekten biraz daha farklı. Hayatımda görmediğim bazı şeyleri görüyorum diyebilirim. Yani farklı çalışıyoruz ama gerçekten çok iyi çalışıyoruz. Ve ben buna her geçen gün adapte olmaya çalışıyorum, uyum sağlamaya çalışıyorum. Şu andada iyi gidiyor. Artık zamanla da kadro içinde yer alacağım inşallah.
Leo Franco ile yaptığım röportajda yeni katılmıştın o zaman takıma. Ufuktan beklentilerin neler demiştim, Ufuku seyrediyormusun antrenmanda diye sormuştum. O da Ufuk Ufuktur dedi, Leo Franco seninle ilgili çok övgü dolu yorumlarda bulundu. Senin fizik kapasitenden, kondisyonundan ve kalecilik özelliklerinden hep methederek bahsetti. Birazda istersen o konuya değinelim. Senin kendine örnek aldığın, ben bu kaleci gibi ileride olmak istiyorum dediğin şu an yaşça senden büyük olan kişiler arasında örnekleme yapabilirmisin?
Daha önceki röportajlarımda söylemiştim. Yani ben herkesten birşeyler öğrenmeye çalışıyorum, bişeyler katmaya çalışıyorum kendime. Sonuçta öğrenmenin yaşı ve zamanı yok. Her geçen gün emin adımlarla basamakları çıkmak istiyorum. Bu durumda da örnek aldığım birçok insan var. Sonuçta gün geliyor bazen bir alt yapı maçını izlediğinizde alt yapının kalecisinden gördüğünüz birşey oluyor. 35 yaşında çok çok tecrübeli birisinden de öğrendiğiniz birşeyler oluyor ki buna Leo Francoda dahil. Ama benim beğendiğim kaleci gerçekten Mondragonu çok beğeniyordum. Çünkü sezon boyunca az hatayla oynuyordu ve istikrarlı oynuyordu. Biraz kendime onu örnek alıyordum diyebilirim. Ama onun dışında da tabi ki çok beğendiğim kaleciler ve sürekli örnek aldığım özellikleri olan kaleciler mevcut yani.
Peki Ufuk burada tabi 3 kaleci çok önemli mücadele veriyorsunuz. Leo Franco şu anda tabi kaleyi koruyor. Birinci kaleci konumunda ama sende Aykutta onu antrenmanlarda zorluyarak bir anlamda iç rekabeti arttırıyorsunuz. Bu da Galatasaraya yansıyor. Bu anlamda kalecilerin paylaşımını, çalışmalarını biraz anlatabilirmisin?
Sonuçta biz bir takımız ve biz her zaman Leo Francoya destek olmaya çalışıyoruz. Ve bizde kendimizi daha yeterli duruma getirmeye çalışıyoruz formayı kapmak için. Bunun takdiri tabi ki hocamızındır. Bizde sürekli hazır olmak zorundayız. Zaten onu zorlamak zorundayız ki bu rekabet başarı getirsin. Ama bu tatlı bir rekabet. Gerçekten aramızda çok iyi bir uyum olduğunu düşünüyorum. Leo Franco olsun, Aykut olsun, genç bir arkadaşımız var Emirhan o da bizimle birlikte. Gerçekten çok iyi çalışıyoruz ve uyum açısından çokta uyumluyuz diyebilirim.
Emirhan demişken A2 Ligindeki maçlarda da forma giyiyor. Hafta içi olması tabi bizim bu maçları daha çok izleme fırsatı yarattı. Seyredebiliyormusun? Mesela dün oynadıkları maçta çok güzel bir galibiyet aldılar.
Dün izledik biz biraz Caner ve Uğurla birlikte. Daha sonra televizyondan seyrettim 3-0 galip geldiler. Emirhanda sonuçta başarılı tabi ki. Burada A takım kadrosunda çıkıyor. İnşallah o da her geçen gün daha iyi olur.
Ufuk genç kategorilerde sen daha önce forma giydiğin Altayda da, Manisasporda da hep milli formaları zorladın. Milli takımlar içinde yer aldın. Kuşkusuz A Milli Takım kalesini korumak gibi bir hedefinde olduğunu biliyorum. Türkiye Süper Ligindeki takımlara baktığımız zaman bir kısmının kalesini çok ünlü yabancı kaleciler koruyor, bir kısmının kalesini senin gibi Türk meslektaşların koruyor. Genel portreyi nasıl görüyorsun? 18 takımlı ligimizde hatta bu sene 17 takımlı ligimizde diyelim. Milli takım hedefini yakalama şansını ne oranda düşünüyorsun?
Yani daha önce dediğiniz gibi mili takımlarda bulundum ve bundan dolayı çok mutluyum. Zaten ilerdeki hedeflerim arasında uzun seneler milli takım formasıyla Türk futboluna hizmet etmek yatıyor. İnşallahta bunu başarırım. Bu konuda da zaten kendi kendime bir hedef koydum ve kesinlikle de iddaalıyım diyorum. Ligimize bakınca ben açıkçası yerli kalecilere de güvenilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü tabikide çok kaliteli kaleciler geldiği zaman buna kimse karşı gelmiyor. Çünkü onlardan birçok şey öğreniyoruz ve bu ligimize renk katıyor. Buna zaten kimse herhangi birşey söyleyemez. Ancak yerli kalecilere güvenilmesi gerektiğini düşünüyorum. Yerli kalecilere güvenildiği zaman iyi işler yapıldığını, Türk kalecilerinde gerçekten iyi durumda olduğunu düşünüyorum.
Evet gerçekten aslında takımlara baktığımız zaman yedikleri gol sayılarına, aslında tabi ki bir golü takım yer yada bir golü takım atar. Bireyselleştirmemek lazım.Kalecinin işi en zor bu konuda nasıl bir santrafora gol atma konusunda üzerine çok büyük bir sorumluluk yükleniyorsa, yenilen gollerdede sanki kaleciymiş gibi. Mesela Galatasaray bu anlamda son dönemde maçlarda yediği gol sayısı arttı, attığı gol sayısı azaldı. Bu konuda ister istemez eleştirilerin hedef noktasında Leo Franco yer aldı. Ama bu konuda seninde yorumunu almak istiyorum. Bu konuda seninde düşünceni almak istiyorum. Çok yüklenilmemesi gerektiğini düşünüyorum kalecilere. Çünkü forvetin en ucundan başlayan hatalar zaman zaman golü kalede getiriyor.
Yani çok bariz birşey olmadığı sürece bence bu konuda çok fazla kaleciyi suçlamakta doğu değil diye düşünüyorum. Dediğiniz gibi sonuçta takım olarak savunma yapıyoruz, gol takım olarak yeniliyor, takım olarak atılıyor. Ve biz bir takımız yani demekki takım olarak daha iyi olmalıyız ki herkes savunma anlamında görevini daha iyi yapmalıki gol yemeyelim. Bundada açıkçası ben bunu bireysel olarak değilde daha çok takım olarak değerlendirmek daha doğru olur diye düşünüyorum.
Peki Ufuk sende bir İzmirlisin. Bir İzmirli olarak İstanbulda yaşantın nasıl gidiyor? Çünkü daha önce hep Ege kentlerinde bulundun. Manisada uzun yıllar, daha öncesi Altay. İstanbuldaki yaşama ayak uydurabildin mi açıkçası?
Fazla zaman kalmıyor açıkçası. Genelde tesiste veya evde oluyoruz. Zaten evimi de tesislere yakın tuttum. Yeşilköyde oturuyorum. Hocalarımız, Arda ve Hakan Ağabeyle aynı sitedeyiz. Genelde antrenmandan sonra da beraber oluyoruz. Zaman genelde evde geçiyor. Zaten üç günde bir maç oluyor. Antrenmandan sonra dinlenmeniz gerekiyor. Ertesi gün antrenmanınız sabah erken oluyor. Bu yüzden pek özel hayatımız yok.
Yani yaşadığın sınırların pek bir önemi yok. Antrenman sahası, stat ve ev üçgeninde geçiyor zamanın...
Burada üstümüzde çok daha büyük bir sorumluluk var. Büyük takım forması giymek insanın özel hayatına dikkat etmesini gerektiriyor. Daha fazla fedakarlık ve özel hayata dikkat gerekiyor. Evde zaman geçirmek zorunda kalıyorsun. Ama bundan asla şikayetçi değilim aksine çok mutluyum.
Her kaleci veya futbolcunun özellikle Anadolu takımlarında oynarken büyük takımlara geçme hayali vardır. Herkes belli takımlara ilgi duyar. Sen hedeflerinin neresindesin? Buraya geldikten sonra görünenin ne kadarı gerçek? Burada barınmak için neler yapılması gerek? Senin konumuna gelmek isteyen pek çok kaleci var. Onlar için de söyleyeceğin bir şeyler vardır...
Her zaman büyük takımı hedefledim. Her zaman en iyisi olmaya çalıştım. Buraları hayal ediyordum. Buraları yaşamak lazım. Bunları konuşmak için daha genç yaştayım ama insan neyi hayal ediyorsa onu yaşıyor. Altayın alt yapısındayken de Manisadayken de hep buralar için çalıştım. Şu an bunu yakaladım. Galatasaray gibi büyük bir camiada bulunmak benim için büyük bir şans.
Dışardan görünen mi daha kolay? Yoksa içinde barınmak daha mı zor? Sonuçta böyle bir hedefi her futbolcu ister ama çok az futbolcu elekten geçip böyle büyük kulüplerde kadroya girme şansı yakalar...
Buraları yakalamak gerçekten kolay olmuyor. Bunun bir öncesi var. Orada yaşadıklarınız var. Sürekli çalışmak gerekiyor. İşini severek, iyi niyetle çalışmak gerekiyor. Şu anda buraya geldim ve burada her şey yeniden başlıyor. Buradan sonra da daha iyi konuma gelip formayı kapmak gerekiyor. Uzun seneler bu formaya hizmet etmek gerekiyor. İnsanın hedefleri hiçbir zaman bitmemeli. İlk hedefim bunu yakalamaktı ve bunu başardım. Bundan sonra da her geçen gün daha üst hedefler olacak. Sonuçta hiçbir şey kolay olmuyor. Ben Manisaya Altaydan transfer olduğumda dördüncü kaleci olarak başladım. Ersun Hocam sağolsun beni takımla beraber maçlara götürürdü. Takımla beraber olup o havayı yaşamam için. Orada da böyle başladı ve yavaş yavaş oldu. Dışarıdan bakınca her şey çok kolay gibi görünüyor ama ben öyle düşünmüyorum. Bence yavaş yavaş ve emin adımlarla yürümek en iyisi... Çünkü önemli olan orayı yakaladığınızda oraya hazır olmak ve elinize geçecek şansları iyi kullanmak. Buradan sonra kötü bir durum yaşamak pek hoş olmaz. Ben bunu hiçbir zaman düşünmüyorum. Zamanı geldiğinde oraya hazır olmak gerektiğini düşünüyorum. Bunun için çalışıyorum.
Kariyerine baktığımız zaman transferlerinde hep olaylar olduğunu görüyoruz. Buraya gelişinde Manisaspor ve Galatasaray arasında problemler oldu. Altaydan Manisaya geçerken de Altay camiası ikiye bölünmüştü. Ufuk gibi bir kaleciyi kaybetmenin üzüntüsü içindelerdi. Manisasporda bir anda basamakları tırmandın. Kariyerinde böyle transferler olaylı oluyor...
Evet bu üçüncü oluyor. Ama bu sefer çok zorlandım diyebilirim. Gerçekten zor dönemler yaşadım. Sonuçta ne olacağı belli değildi, büyük bir belirsizlik vardı. Transferin biteceği gün evden çıktım ve anneme ben biraz dolaşayım dedim. Hem zaman geçsin hem de artık ne olursa olsun düşünceleriyle... Çok zor zamanlardı açıkçası. İnşallah bundan sonra bu tarz şeyler daha kolay olur ve bu camiaya uzun yıllar hizmet ederim.
Biraz gençlik yıllarına dönmek istiyorum. Ne zaman kaleci olmaya karar verdin? Futbola kaleci olarak mı başladın?
Kaleci olarak başladım. Sanırım 1997 senesiydi. Seçmeler vardı. Biz de oraya gittik. Altayın yıldız takımında yanlış hatırlamıyorsam çift kale bir maç oynanıyordu. Kaleci de oynayabilirim oyuncu da dedim. Fiziğin kalecilik için çok müsait, seni bir kalede görelim dediler. Öyle başladım. Orada bir çift kale maçta oynadım. Orada beğendiler ve Altay minik takımına aldılar. Öyle de devam etti...
Altayın futbol kültürü ve yapısı olarak büyük gelenekleri olan bir kulüp olduğunu biliyoruz. İstanbulda Galatasarayın nasılsa İzmirde de Altayın kendine ait bir kültürü vardır. Oradan da gelmen, İzmirli olman bazı şeyleri senin için kolaylaştırıyor...
Sonuçta İzmirden gelmiş olmamın benim için bir avantaj olduğunu düşünüyorum. Yanlış anlaşılmasını kesinlikle istemem. İzmir çok güzel ve modern bir şehir. Bu da buraya adaptasyonum kolaylaştırdı.
Biraz genel konulara geçelim istersen. Galatasarayın oyuncususun. Son dönemde Galatasaray puan kayıpları yaşadı. Son iki maçta Bursaspor ve biri de eski takımın Manisaspora karşı toplamda beş puan kaybetti. Sen de o gün 18 kişilik kadroda yer aldın ve Ali Sami Yen atmosferini ilk kez yaşadın. Sonrasında Bursaspor deplasmanı vardı. Bu görünümü rakiplerin Galatasarayı biraz daha çözmesine mi bağlıyorsun? Yoksa her takımda olan iniş çıkışlar ve puan kayıpları olarak mı değerlendiriyorsun?
Ben öyle değerlendiriyorum. Takım arkadaşlarımla da bunun farkındayız. Her maça kazanmak için çıkıyoruz ve oynadığımız maçları kazanmak zorundayız. Ama lig uzun bir maraton. Şampiyonluklar ve başarılar da kolay gelmiyor. Böyle dönemler olacaktır. Önemli olan bu kriz dönemlerinde hep beraber olup, birlik olup, arkadaşlığımızı en iyi şekilde gösterip bu dönemi atlatmaktır. Bunu başarabilecek güçte ve inançtayız. Dışarıdan çok kötü durumdaymışız gibi gösteriliyor. Ben öyle olduğunu düşünmüyorum. Antrenmanlarımızı da takip edenler gayet neşeli olduğumuzu ve iyi çalıştığımızı görüyordur. Önemli olan çalışıp, birlik olup bu kötü olarak gösterilen zamandan tekrar iyi duruma gelmektir. Bunu başarabilecek güçteyiz ve şampiyonluğun en büyük adayıyız.
Avrupa Liginde grup birinciliği için Panathinaikos karşılaşması oynanacak. İki takım da hedeflerine ulaşmış, tur atlamayı başarmış durumda... Galatasaray rakibini Atinada yenerek grup birinciliği için bir avantaj yakalamıştı. Belki de bir beraberlik bile Galatasarayı grup birinciliğinde tutacak. Rakip güçlü bir takım, ama haftasonu oynadıkları derbi mücadelesinde Olympiakosa kaybettiler, moralleri biraz bozuk. Sence Perşembe akşamı Ali Sami Yende nasıl bir karşılaşma olur?
Biz her şeyden önce çok iyi mücadele etmemiz gerektiğini düşünüyoruz. Herkes maçı yoğun bir şekilde düşünüyor, maçın havasına girmiş durumdayız. Geçtiğimiz haftalarda bildiğiniz üzere puan kayıplarımız oldu. Bu sebepten ötürü bu maçın bizim için çıkışa geçebilme adına çok iyi bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Kendi sahamızda bu maçı kazanıp, grup liderliğini garantilemek istiyoruz. Bu karşılaşmayla beraber takım için iyi zamanların tekrardan başlayacağını umuyoruz.
Teknik direktörümüz Rijkaardın da ifade ettiği gibi artık taraftarı mutlu etme zamanı... Dilediğimiz bu güzel başlangıç için Panathinaikos maçı biçilmez kaftan. Bu karşılaşmanın bir Türk-Yunan mücadelesi olması dışında, Galatasaray ve Panathinaikosun birbirlerine devamlı rakip olmaları ve Galatasarayın ilk maçı kazanmış olmasının verdiği avantaj nedeniyle galibiyete yakın olan taraf olması, taraftarı mutlu etme açısından avantajlar olacak. Yeni statüyü değerlendirelim, zira UEFA Avrupa Liginde grup aşaması sona eriyor. Turnuvanın devamında deplasmanda ve kendi sahamızda oynayacağımız maçları kapsayan eleminasyon sistemi yer olacak. Şampiyonlar Liginden de sekiz tane güçlü takım geliyor. UEFA Avrupa Ligindeki şansımızı nasıl görüyorsun?
Rakiplerden ziyade bizim ne yaptığımız daha önemli... Sonuçta herkes bizim kalitemizi biliyor ve bunu kabul ediyor. Kendi performansımızı sahaya dilediğimiz gibi yansıttığımız takdirde bir zorluk yaşayacağımızı düşünmüyorum. Oyuncularımızdan, hocalarımıza, yönetimimize kadar herkes büyük hedefleri gerçekleştirmek istiyor, biz de bunun mücadelesini veriyoruz. Eminim ki ilerleyen zamanlarda her şey iyi olacaktır. Öncelikli dileğimiz önümüzdeki maçımızı kazanmak. Ardında da eleminasyon sisteminde karşımıza çıkacak olan rakipleri birer birer geçerek finale kadar gitmeyi ümit ediyoruz.
İşler kötüye gittiği zaman kendi aranızda neler konuşuyorsunuz? Bizimle bu konuda bir şeyler paylaşabilir misin?
Tabi ki işler kötü gittiği zaman aramızda değerlendirmeler yapıyoruz. Bu gibi durumlarda her oyuncu öncelikle kendini sorgular, yaptığı yanlışları ve doğruları değerlendirir. Daha sonra da takım halinde olan toplantılarımızda, ne yapıp edebileceğimizi konuşuruz. Kaybettiğimizde takım olarak kaybediyoruz, kazandığımızda da takım olarak kazanıyoruz, bizim için en önemli olan şey bu... Sonuçta hep beraber mücadele ediyoruz. İyi bir takım olmak zorundayız. Bu zorlu kriz dönemlerinde arkadaşlığımızı göstermeliyiz. Genelde konuşmalarımız bu yönde oluyor. Teknik konularda teknik direktörümüz ve ekibinin değerlendirmeleri var. Bizi daha çok ilgilendiren konular, işimizi ne kadar iyi yaptığımız ve işimizi ne kadar sahiplendiğimizle ilgili şeyler. Bunlar bizim için daha önemli konular... Arkadaşlığımız da çok önemli, sonuçta birçok insan, aynı ortamda, aynı hedeflere kilitlenmeye çalışıyorsunuz ve bu gerçekten de göründüğü kadar kolay bir şey değil. Belki de futbol bu yüzden bu kadar popüler bir olay. Bizim bu gibi durumlarda ilgilendiğimiz konular bunlar...
Biraz da Galatasaray seyircisinden bahsedelim. Daha önce Ali Sami Yen Stadına konuk takım oyuncusu olarak geliyordun. Şimdi ailenin bir parçasısın. Umarım ilerleyen dönemlerde ilk 11de forma giyerek seyirciyle olan iletişimi tam anlamıyla yaşacaksın. Şimdilik Ali Sami Yende gerek üçüncü kaleci, gerekse yedek kaleci olarak bulundun. O havayı Galatasaraylı bir file bekçisi olarak soludun. Gözlemlerinden bahseder misin?
O havayı bu güzel ortamda solumak büyük bir şans. Sonuçta hayallerini kurduğum bir yerdeyim. Burada sahaya ilk çıktığım zaman hayal ettiğim yerde olduğum için şükrettim. İnşallah uzun seneler önce Ali Sami Yende sonra da yeni stadımızda, muhteşem taraftarımıza hizmet ederim.